KARTALKAYA’DA FACİA GÖZ GÖRE GÖRE GELİYORUM DEMİŞ…
21 Ocak Salı günü saat 03.30 sıralarında Bolu Kartalkaya’da bir otelde çıkan yangında can pazarı yaşandı. 76 canımızı kaybettik. 51 vatandaşımız da yaralandı.
Sömestr tatili nedeniyle oteldeki doluluk oranının yüze 90 olduğu ve 238 kişinin konakladığı Bolu Kartalkaya’daki kayak merkezinde yer alan Grand Kartal Otel’deki yangının otel girişinde yer alan restoran kısmında çıktığı sanılıyor.
Kent merkezine 38 kilometre mesafedeki 2 bin 200 rakımlı Köroğlu Dağları’nın zirvesindeki 5 otelden 1’i olan Grand Kartal Otel’de yangın çıktı. Otelin ana giriş kapısına göre -1, arka giriş kapısına göre ise 3’üncü katında bulunan restoran kısmında çıkan yangında alevler kısa sürede büyüdü. Saat 03.21’de, 112 Acil Çağrı Merkezi’ne yapılan ihbar üzerine bölgeye ekipler sevk edildi.
İhbar üzerine Bolu ve Gerede belediyelerinden çok sayıda itfaiye ekibi ile polis, jandarma, AFAD ve sağlık ekipleri bölgeye sevk edildi. Yaklaşık 40-45 dakika içerisinde olay yerine ulaşan itfaiye ekipleri alevlere müdahale etti. Ancak binanın ahşap yapı olması nedeniyle alevler kısa sürede tüm oteli sardı.
Otelde konaklayanlardan bazılarının çarşafları birbirine bağlayıp pencereden indiği, bazılarının ise panikle camdan atladığı bize ulaşan bilgiler arasında.
Peki nasıl oluyor da günümüzde bir otel yangını bize ulus olarak milli yas ilan ettirecek kadar devasa bir faciaya dönüşebiliyor?
İtfaiyenin 45 dakika sonra gelmesi, ahşap kaplamanın yangının süratini artırması, yangın alarmının çalışmaması, yangın merdiveninin kapalı alanda oluşu, acil çıkış kapısının olmayışı, yağmurlama sisteminin olmayışı, katlardaki duman dedektörlerinin olmayışı gibi bir dizi ihmal ve eksiklikler olduğu iddiaları yangının boyutunu bir kabusa dönüştürme sebepleri olarak karşımıza çıkıyor.
Bir diğer trajik bilgi ise iki bin yatak kapasiteli Kartalkaya’da bir itfaiye ve ambulans merkezlerinin olmayışı.
Arka tarafı tamamen uçurum olması ve yer olarak uygun olmadığı halde, buraya otel inşası ve işletmeciliği için nasıl izin verildiği de ayrı bir muamma.
Otelin uçurum kenarına kurulmuş olması tamamen ticari kaygılardan kaynaklıdır. Zira otelin arka tarafındaki odaların en pahalı odalar olması bunun ispatı zaten. Ancak itfaiyenin oraya müdahale edememesi can kaybının en fazla buralarda olması sonucunu doğurmuştur.
Büyük bölümü ahşap olan, 238 kayıtlı tatilcinin bulunduğu oteldeki yangın rüzgarın da etkisiyle tüm katlara yayıldı. Giriş katlarda bulunan tatilciler hızla dışarıya çıkarken, üst katlarda bulunanlar ise yoğun duman ve alevler nedeniyle mahsur kaldı. Çok sayıda tatilci, otelin penceresinden atladı. Bazı müşteriler ise birbirine bağladıkları çarşafları pencereden sarkıtarak inip canlarını kurtardı. Otelin sundurma kısmına, üzerine atlamak için de yatak atıldığı görüldü. Dışarıya çıkanlar, otelin camlarında kurtulmayı bekleyen kişilere yardım etti.
Yangınla ilgili 6 savcı, 5 bilirkişi görevlendirilmiş. Aralarında işletme sahibi Halit Ergün’ün de olduğu 9 kişi gözaltına alındı.
Yangının bilançosunun bu kadar ağır oluşundan Bolu Belediyesi ve Hükümet topu birbirlerine atmaktadır. Bu konu teknik bir konu olup yapılacak soruşturma ve incelemeler sonucunda elbette ortaya çıkacaktır.
Ancak biz bu olayda madalyonun diğer tarafına bakacağız. Yani tabiri caizse “Hırsızın hiç mi suçu yok? ” sorusuna cevap arayacağız.
Geceliğine 30 bin lira alınan bir işletmede böylesine hayati bir konu nasıl gözardı edilir?
İnsanda vicdan olmaz mı? İş ahlakı, iş etiği olmaz mı?
Yani yaptığımız her işte illa ki birileri bizi zapturapt altına mı alacak? Kafamızdan sopa eksik olmayacak mı? Kafamız hep hinliğe, hep daha çok nasıl kazanırıza mı çalışacak?
Neden hem bireysel hem toplumsal otokontrol refleksimiz yok?
Otelde mevzuata aykırı birçok durum söz konusu. Örneğin iki yangın merdiveninin sırf estetik olması gerekçesi ile kapalı alana inşa ediyor.
Duman dedektörlerinin çalışmaması, yangın alarmının çalışmaması, acil çıkış kapısının olmayışı denetimlerde nasıl görülmez, bu yönde nasıl yaptırım uygulanmaz?
İşletme sahibi nasıl bu kadar rahat olur, nasıl bir vicdan taşır, nasıl bu kadar sorumsuz olur, bu da ayrı bir facia.
Sırf estetik diye otelin her tarafında yoğun ahşap kullanılmış. Ancak günümüzde yangını yavaşlatan ahşap görünümlü başka aksesuarlar olmasına rağmen bu yapılmamış. Çünkü bu, işletme için önemli bir masraf.
Yani bize göre hem denetim eksikliği ve zaafı, hem işletme sahibinin vicdansızlığı, hem mevzuata aykırı durumlar var. Adına ne derseniz deyin. Sonuçta kaybettiğimiz 76 can. Aynı aileden 14 kişi hayatını kaybetti.
Ortada bir dizi ihmaller olduğu açıktır. Bir denetim eksikliği veya zaafı varsa ilgili kurum ve kuruluşlarda yetkili ve sorumlu kişiler kimse yargı önünde bunun hesabını vermeleri sağlanmalıdır.
Bu noktada kimsenin gözünün yaşına bakılmamalıdır.
Bu sanıyorum millet olarak hepimizin ortak talebi ve beklentisidir. Zira sayın Cumhurbaşkanımızın talimatı da bu yöndedir.
YORUMLAR