Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Boşanma oranlarındaki endişe verici yükseliş aile birliğini tehlikeye atıyor: Boşanmalar artıyor, gençler bekliyor!

Hızla artan boşanma oranları aile yapısını derinden sarsarken, uzmanlar dini değerlere verilen önemin azalması ve ekonomik zorlukların gençlerin evlilik hayallerini ertelediğine dikkat çekiyor. Yüksek altın fiyatları ve geçim sıkıntısı evlilik kararlarını olumsuz etkilerken, dini nikahın önemi de tartışılıyor. Gençler hayatın zorluklarından kaçarken, aile birliğinin önemi bir kez daha vurgulanıyor. Gençler ve uzmanlar, dini danışmanlık ve ekonomik desteklerle aile kurumunun güçlendirilmesi gerektiğinin altını çiziyor.

Hızla artan boşanma oranları

Ferhat Kaplaner / Özel Haber

Son yıllarda Türkiye’de gözlemlenen boşanma oranlarındaki istikrarlı yükseliş, aile kurumunun geçirdiği derin dönüşümü ve toplumsal yapıda meydana gelen köklü değişimleri yeniden düşünmeyi zorunlu kılıyor. İstatistikler, evlilik birlikteliklerinin giderek daha kısa sürdüğünü ve ayrılıkların yaygınlaştığını gösterirken, uzmanlar bu durumun yalnızca bireysel sorunlardan kaynaklanmadığına, aynı zamanda geniş aile bağlarının zayıflaması, bireyselleşme eğiliminin güçlenmesi ve dini değerlere verilen önemin değişmesi gibi daha geniş toplumsal dinamiklerle de yakından ilişkili olduğuna dikkat çekiyor.

DİNİ DEĞERLERDEN UZAKLAŞMA BOŞANMALARI TETİKLİYOR

Toplumda ailenin merkezi bir rolü bulunurken ve bu rol dini öğretilerle de güçlü bir şekilde desteklenirken, modernleşmeyle birlikte bireysel özgürlüklerin ve bağımsızlığın ön plana çıkması, evlilik beklentilerini ve ilişki dinamiklerini derinden etkiliyor. Dini metinlerde evliliğin kutsallığına ve aile birliğinin önemine yapılan vurgulara rağmen, günümüzde bireyler evlilikte daha fazla kişisel tatmin ve mutluluk arayışında olurken, geçmişte olduğu gibi fedakarlık, sabır ve uyum beklentileri azalabiliyor. Uzmanlar, boşanma davalarındaki artışta eşler arasındaki iletişim sorunları, farklı beklentiler ve çatışma çözme becerilerindeki yetersizliklerin yanı sıra, dini değerlerden uzaklaşmanın ve manevi rehberliğe daha az başvurmanın da etkili olabileceğini belirtiyor. Dini öğretilerde yer alan eşlerin birbirine karşı sorumlulukları, sabırlı olma, affedici olma gibi ilkelerin yeterince içselleştirilmemesi, sorunların çözümünde zorluklara yol açabiliyor. Eskiden dini liderlerin ve kanaat önderlerinin ailevi sorunların çözümünde üstlendiği arabulucu rolü de günümüzde giderek azalıyor.

EKONOMİK BASKILAR, ALTIN FİYATLARINDAKİ ARTIŞ

Boşanma oranlarındaki artışın yanı sıra, gençlerin evlilik kararlarını ertelemesi de dikkat çekici bir diğer toplumsal sorun olarak öne çıkıyor. Özellikle son yıllarda yaşanan ekonomik zorluklar ve altın fiyatlarındaki rekor artışlar, evlenmeyi düşünen çiftler üzerinde büyük bir maddi baskı oluşturuyor. Evlilik hazırlıklarının önemli bir parçası olan altın takılar, kültürel bir gelenek olmanın yanı sıra bazı dini yorumlarda da kadının güvencesi olarak kabul ediliyor. Yüksek altın fiyatları, gençlerin evlilik için gerekli birikimi yapmasını zorlaştırırken, ailelerin de bu konudaki destekleri ekonomik koşullar nedeniyle sınırlı kalabiliyor. Bu durum, birçok gencin evlilik hayallerini ertelemesine veya daha mütevazı şartlarda evlenmeyi düşünmesine yol açıyor.

GENÇLER EVLİLİK HAYALLERİNİ ÖTELİYOR

Öte yandan, dini nikahın toplumsal ve dini açıdan önemi de gençlerin evlilik kararlarında etkili olabiliyor. Dini inançlarına bağlı gençler için resmi nikahın yanı sıra dini nikah da büyük önem taşırken, ekonomik zorluklar nedeniyle evliliklerini ertelemek zorunda kalan bazı çiftler, dini nikahı önceleyebiliyorlar. Ancak bu durum, hukuki güvencelerin eksikliği gibi bazı sorunları da beraberinde getirebiliyor. Boşanma oranlarındaki artış ve gençlerin evlilik kararlarını ertelemesi, aile yapısında yaşanan köklü değişimlerin, toplumsal dönüşümlerin ve dini değerlere verilen önemin yeniden değerlendirilmesinin bir yansıması olarak değerlendiriliyor. Bu durum, aile kurumunu güçlendirmeye yönelik politikaların, toplumsal destek mekanizmalarının ve dini kurumların rehberliğinin yeniden gözden geçirilmesinin önemini ortaya koyuyor.

 

Boşanma oranlarındaki endişe verici yükseliş aile birliğini tehlikeye atıyor:  Boşanmalar artıyor, gençler bekliyor!

GENÇLER EKONOMİK NEDENLERLE EVLİLİKTEN KAÇIYOR

Konuyla ilgili düşüncelerini anlatan Ömer Kurt, “Son dönemde ekonomik belirsizlikler, barınma krizi ve borç yükü genellikle gençlerin evlilik kararını ileriye dönük olarak görülmemiş ölçüde erteliyor. Bu, yalnız tercih değil, sosyo‑ekonomik koşulların bir sonucu. Konut ve gelir güvencesi sağlayan somut politikalar ile toplumsal normlarda “daha makul düğün” kültürünün yaygınlaştırılması, evliliği arzu eden gençler için gerçekçi bir seçenek yaratabilir. Kiralar, mobilya, beyaz eşya, düğün‑balayı paketleri evlilik masrafını yükseltiyor. Bunun yanında,  Gelecek Kaygısı, işsizlik ve enflasyon da , “çocuk sahibi olursam geçinebilir miyim?” sorusunu öne çıkarıyor. Gençler için evlilik kararı, romantik bir adım olmanın ötesinde ciddi bir ekonomik sınav hâline geldi. Çiftler, maddi birikim yapmadan yuvaya adım atmanın borç yükü doğuracağının farkında. Bu da “önce ekonomik istikrar, sonra evlenme” yaklaşımını yaygın hale getiriyor. Velhasıl, aşk ve duygusallık varlığını korusa da, cebindeki paralar evlilik tarihini belirleyen başlıca unsur hâline gelmiş durumda. Finansal Eylem Planları ile acil durum fonu, evlilik, konut fonu gibi destekler işe yarar gibi görünebilir” dedi.

 ‘İNSANIN OLDUĞU HER MESELE KIYMETLİDİR’

İnsanın olduğu her meselenin kıymetli ve hassas olduğuna dikkat çeken Abdullah Çelik isimli genç ise   “Evlilik konusu da insanlık varoluşundan beridir sürekli önemini koruyan bir meseledir. Evlilik hayata olan bakış açımız, insana verdiğimiz değer ile alakalıdır. Bireyin bakışı aslında toplumdan bağımsız değil. Toplum neyi düşünüyorsa bireylerde genelde bu yönde bir davranış sergilemekte.  Nasıl bakıyorsanız öyle yaşıyorsunuz.   Gençler söz konusu görünse de neticede gençlerin büyüdüğü bir aile ortamı var. Eğitim gördüğü okulda bir fikri, zihni şekillenme yaşamakta. Evliliği etkileyen argümanlar çoktur. Bunların en başlıcaları din, örf adet, toplum, ekonomi, eğitim gibi ana etmenleri sıralayabiliriz” diye konuştu.

‘GENÇLER HAYATIN ZORLUKLARINDAN KAÇIYOR’

Çelik, “Günümüz gençleri hayatı sadece hız ve haz olarak gördükleri için evliliklere bakış açıları da genelde bu perspektifte. Haliyle çocuk yetiştirme, eşlerin birbirine saygılı davranmaları, hastalık ve mali sorunlar gibi süreçlerde çabucak pes etmekteler. Hayatın zorlukları karşısında beraberce mücadele etmekten ziyade sorunlardan kaçma, gerçekleri görmezden gelen bir gençlik profili olduğu için geç evlilikler ve erken boşanmalar meydana geldiği kanaatindeyim. Günümüz anne babaları çocuklarını hayata hazırlanırken hayatın gerçeklerine göre değil kendi hayallerine göre yetiştirdikleri için maalesef gençler çatışma, kargaşa, kriz gibi durumlara alışık değiller. Ve bu onlara ağır bir yük gibi geliyor.  Oysaki devlet, millet ve ebeveynlerin çocuklarını yarınlara hazır gençler olarak yetiştirebilme konusunda makul bir eğitim ve öğretim, ahlak politikası, sistemi belirlersek bütün bu boşanma, geç evlilik gibi ülkenin bekasını etkileyecek düzeye gelen bu meseleleri kalıcı bir şekilde halledeceğimize inanıyorum” şeklinde konuştu.

AİLE BİRLİĞİNİN ÖNEMİ

Sonuç olarak; uzmanlar ve din alimleri, evlilik öncesi ve sonrası dini danışmanlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması, aile içi iletişimi güçlendirecek dini ve ahlaki eğitim programlarının hayata geçirilmesi, ekonomik sorunların hafifletilmesine yönelik destekleyici politikaların geliştirilmesi ve dini kurumların aile birliğinin önemini vurgulayan çalışmalar yapmasının, aile yapısının korunması ve gençlerin evlilik kararlarını daha bilinçli ve rahat alabilmeleri açısından kritik öneme sahip olduğunu vurguluyor. Aksi takdirde, boşanma oranlarındaki yükselişin devam etmesi ve gençlerin evlilikten uzaklaşması, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde manevi ve sosyal sorunlara yol açabilir.