MUCİZE FİLMİNİN GERÇEK ÖYKÜSÜ VE GERÇEK KAHRAMANI AZİZ GÖNENÇER KİMDİR?..
Hemşehrilerimiz yönetmen, senarist, besteci, ses sanatçısı Mahsun Kırmızıgül’ün 2015 yapımı “Mucize” filmini izleyenleriniz olmuştur. Film gişe rekorları kırmış, ülkemizde büyük yankı uyandırmıştı.
Her insanın hayatında iz bırakan bazı hikâyeler vardır; bu bir kitap, bir film olarak karşımıza çıkabilir. Mucize, yalnızca bir sinema eseri değil; umudun, sevginin, eğitimin ve insan olmanın gücünü işleyen etkileyici bir yaşam öyküsünü anlatır. Film,1960’lı yılların Türkiye’sinde toplumun ötekileştirdiği bireylerle yüzleşmeyi konu alır.
Film, sadece fiziksel bir iyileşme sürecini anlatmaz; sevginin, inancın bir insanı nasıl dönüştürebileceğini anlatır. Toplumun “eksik” görüp öyekileştirdiği bir bireyin, doğru desteklerle neler başarabileceğini anlatır. Mahir öğretmen, Türkiye’deki tüm öğretmenin simgesi; Aziz ise umudu, azmi, mücadeleyi ve değişimi temsil eder.
Aslında Mahsun Kırmızıgül bu filmle, bize “mucizeler bazen bir insanın dokunuşuyla başlar” mesajını vermektedir. Bu anlamda Mucize, gerçek bir toplumsal yüzleşme olmakla beraber insani değerleri hatırlatan harika bir filmdir.
Film, aslında yaşanmış bir öyküyü, bir hemşehrimizin hayat hikâyesini konu almaktadır. Bu kişi Hançepek Arapşeyh’te Mahsun Kırmızıgül’ün komşusu Aziz Gönençer ‘den başkası değildir.
Aziz Gönençer, yakından tanıdığım dostum, ağabeyim şu an İstanbul’da ikamet etmekteyse de kendi deyimiyle ruhen Diyarbakır’dan hiç ayrılmadı. Babasının ölümünden sonra dayısının ısrarı ve yönlendirmesiyle ailece İstanbul’a göç ederler ve bir daha Diyarbakır’a dönmezler.
Film her ne kadar Aziz Gönençer’in hayatını konu almaktaysa da bir sinema filmi olması hasabiyle bir takım değişiklikler, farklı duygusal motif ve argümanlarla beslenerek seyirci karşısında albenisi oluşturmak suretiyle son derece duygusal ve sürükleyici bir eser olarak karşımıza çıkmaktadır.
Aziz Gönençer ile yani filmin gerçek kahramanıyla bizzat görüştüm. Asıl hikayeyi kendisinden dinledim. Hatta gazetemde yazmak için kendisinden izin rica ettim. Sağ olsun ricamı kırmadı.
Aziz Gönençer, küçükken çok güzel, çok tatlı bir çocuk olduğundan kuvvetli bir nazar yemiş ve felç geçirmiş.
Bacak, boyun, yüz, ağız bölgesinde oluşan bu felç ile yıllarca boğuşmuş.
Filme konu hikaye köyde değil, Hançepek Arapşeyh’te yaşanmaktadır. Filmdeki sakat ve felçli Aziz’e yardımcı olan, büyük bir sabır ve şefkatle ona destek veren, kalem tutmayı, yazı yazmayı öğreten Süleyman Nazif İlkokulu Müdürü merhum Remzi Balin’dir.
Aziz Gönençer aynı zamanda Ali Emiri Ortaokulu mezunudur.
Aziz Gönençer’in hayatının dönüm noktası ise eşiyle yaptığı evlilik olmuş. Eşinin gösterdiği olağanüstü sevgi, ilgi, şefkat, sabır, duygu sağanağı yıllar içinde tabir-i caizse onun adeta ilacı olmuş, hayatında bir mucizeye dönüşmüştür.
Aziz ağabeyle telefonla görüştüğümüzde ona yalnızca bir eşin sevgisinin tıp dünyasının çaresiz kaldığı bir hastalığı nasıl oluyor da iyileştirebildiğini sordum. Bana aynen şunları söyledi:
– Sevginin iyileştiremeyeceği hastalık, halledemeyeceği sorun, deva olmadığı dert yoktur. Beni iyileştiren tek şey eşimin sevgisi ve desteğidir. Eşimle birbirimize duyduğumuz aşk, sevgi oldu beni iyileştiren.
Zira film de adını buradan almıştı. “Mucize”. Evet gerçekten bu bir mucize olmalıydı. Aziz Gönençer, bugün son derece sağlıklı, iyi bir baba, iyi bir eş, iyi bir insan olarak hayatını sürdürmektedir.
Aziz Gönençer İstanbul’da Köy Hizmetleri’nden emekli. Eşiyle birlikte birkaç sene pazarcılık da yaptıktan sonra çalışma hayatına tamamen nokta koymuş.
Aziz Gönençer’in hayatı, topluma ve engelli bireylere verilebilecek en güzel cevaptır. Sevginin, inancın, azmin, mücadelenin, pes etmemenin, umudun zaferini anlatır bu film. Ötekileştirmenin tüm çirkinliğini orta yere sererek topluma ağır bir mesaj verir.
Eğitimci olmamın verdiği etkiyle aslında şunu da ifade etmek isterim ki eğitimin, eğitimcilerin hayatımızdaki rolleri önemli ve değerlidir. Zira Aziz Gönençer iyileşme sürecini ilk olarak eşiyle değil, yüreğine dokunan, idealist öğretmen merhum Remzi Balin ile yaşamıştır. Bunun yanı sıra bu film aynı zamanda sevginin, iyi bir eşin; vefakar, cefakâr, bir eşin hayattaki en büyük şans olduğunun en büyük kanıtıdır âdeta.
Aziz Gönençer’e ve muhterem hanımefendi eşine bundan sonraki yaşamlarında huzur, neşe, sağlık ve saâdet diliyorum.
Aslında hepimizin böyle yüreği güzel eşlere, memleketin böyle idealist eğitimcilere ihtiyacı var.
Bir peygamber duâsıyla yazımı bitirmek isterim. Rabb’im bizi dâima iyilerle karşılaştırsın.
Sevgiyle kalın.
YORUMLAR