DEĞİŞEN ÜLKEMİN DEĞİŞEN ERKEK FORMATI
Günümüzde küreselleşmenin etkisiyle bütün dünya koca bir köye dönüşmüş durumda.
Özellikle son on yılda sosyal medyanın yaygınlaşması sonucu toplumun geleneksel tüm değer yargıları alaşağı olmuştur. Aile çözülmüş, içi boşaltılmış, kutsiyeti, toplum ve fert bazındaki karşılığı büyük bir erozyona uğramıştır. Çok değil bundan yirmi yıl önce toplumda büyük infiale yol açacak gayri ahlaki bir durum bugün artık son derece olağan, alışılmış bir durum olarak pekâlâ karşımıza çıkabiliyor.
Geldiğimiz noktada işin en vahim, en dramatik kısmı ise erkeklere yüklenen misyon ve davranış kalıplarında görülen baş döndürücü değişimdir.
İki binli yılların başlarına kadar erkek, ailenin tek ekmek kazananı, evin direği, aile içerisinde onay makamı, son söz sahibi ve dahi bir güç, bir otorite makamıydı.
Baba olarak erkek ise disiplini sağlayan, yüzü gülmeyen, çocuklarını uyurken seven, sert, dik duruşlu, asla ağlamayan, duygusal olmayan, korkmayan, cesur, güçlü bir figürdü.
Erkek; ağır başlı, ciddi, dedikodu yapmayan bir figürken, duygusallık zayıflık olarak görüldüğünden duygularını bastıran, herşeyi içinde yaşayan, ailesini geçindiren, namusuna sahip çıkan, sözü senet olan, güvenilir kişiydi. Öyle de olmalıydı. Zira toplumun erkekten beklentisi buydu. Erkeğin bu durumda başka da bir seçeneği yoktu zaten. Bırakın seçeneği başka türlü davranış biçimi toplumsal bir linç ile bile sonuçlanabilirdi.
Erkeklerin çalışması adeta bir zorunluluk idi. Çalışmayan erkek toplumdan dışlanırdı.
Tüm ağır işlerde, fabrikalarda, memuriyette veya devlet kurumlarında görev alırlardı. İş hayatında kadın sayısı oldukça sınırlıydı. Bu da erkeklerin ekonomik gücü ellerinde bulundurup aile içinde tek söz sahibi olmasını sağlıyordu.
O yıllarda erkekler, giyim kuşamda klasik, sade, toplumsal normlara bağlı bir profil sergilerken moda, kişisel bakım ya da estetik gibi konular akla bile gelmez hatta çok ayıp karşılanırdı.
Erkekler para kazanan pozisyonunda oldukları için daha baskın, söz sahibi ve karar verici durumdaydı. Kadınların toplumsal ve ekonomik hayata katılımı daha sınırlı olduğu için erkekler ilişkilerde de daha kontrolcüydü.
O yıllarda erkekler dışarıda çalışıp para kazandığı için kadın daha çok ev işlerini yapan, çocuklarına bakan bir pozisyondaydılar.
Günümüzde ise erkekler, ekonomik koşulların ağırlığı nedeniyle sadece ekonomik yükü omuzlayan değil, ev işlerine ve çocuk bakımına katılan bireyler olmuştur. Toplumda özellikle kadınlardaki eşitlikçi anlayış giderek güç kazanmasıyla, “evin direği” rolü paylaşılmaktadır.
Erkekler artık iş hayatında kadınlarla daha çok rekabet içine girmiş durumda. Kadınların yükselişiyle birlikte güçlü erkek, zayıf kadın algısı kırılmış, kadınların çalılma hayatında daha çok yer almasıyla ve erkeklerin yaptığı işleri yapmalarıyla toplamdaki alışılagelen erkek imajını çok ciddi şekilde değiştirmiştir.“
Günümüzde erkeklerin duygularını göstermesi daha normal karşılanır oldu. Psikolojik destek almak, duygularını paylaşmak, hatta empati ve şefkat göstermek günümüz erkek formatında rutin olarak görülmektedir.
Günümüzde erkekler modayı takip eden, kişisel bakımına önem veren, dış görünüşüne yatırım yapan kişiler oldular. Ayrıca erkek kozmetiği, spor salonu kültürü ve sağlıklı yaşam anlayışı erkek kimliğinin bir parçası haline gelmiştir. Maço, sert, eli nasırlı erkeklerin yerini “Metroseksüel erkek” tipler almaya başlamıştır.
Günümüzde kadın erkek İlişkilerinde eşitlik anlayışı ön plana çıkmıştır. Erkekler artık sadece otorite değil, aynı zamanda partnerlerine destek, anlayış ve eşit sorumluluk alan pozisyondalar.
Ancak bu değişim ve dönüşümün olumsuz bazı ciddi sonuçları olduğu gerçeğini de unutmamak gerekir.
Zira geleneksel değerlerle yetişmiş erkekler, yeni erkeklik anlayışı karşısında kendilerini çaresiz ve kimliksiz hissedebilmektedir. Bu, erkeklerde öfke ve direnç durumu oluşturmaktadır.
Bilhassa muhafazakâr çevrelerde, eşitlikçi erkeklik anlayışı “erkekliğin zayıflaması” şeklinde algılanmakta, bu da toplumsal çatışmaları körükleyebilmektedir.
Metropollerde hızla değişen erkeklik algısı, kırsal bölgelerde daha yavaş ilerlediğinden toplum içinde farklı kuşaklar ve bölgeler arasında değer çatışmalarını beraberinde getirebilmektedir.
Bazı erkekler, değişime uyum sağlayamadıklarında şiddete, baskıya ya da geri çekilmeye yönelmektedir. Bu da toplumsal huzursuzluğu artırabilmektedir
Özetleyecek olursak ikibinli yıllar öncesi erkek anlayışı güçlü, otoriter, duygularını bastıran, ailenin tek yükünü taşıyan bir aktör iken, günümüzdeki erkek anlayışı eşitlikçi, duygularını ifade edebilen, ailede ve işte sorumluluğu paylaşan, bireyselliğe ve özgürlüğe önem veren bir aktör haline gelmiştir.
Sonuç itibariyle Türkiye’de erkeklik anlayışı tamamen değişmiş olmamakla birlikte, genç kuşaklarda belirgin bir dönüşüm yaşanmaktadır. Geleneksel erkek rolü artık yerini, daha eşitlikçi, paylaşımcı ve duygularını ifade eden erkek anlayışına bırakmıştır.
Biz her şeye rağmen diyoruz ki; “erkek, erkek gibi; kadın, kadın gibi olmalı.” diyoruz.
Tabi benim gibi değişmeyen, değişime direnen, atadan babadan gördüğünü yapan, ama kadının öteki değil tamamlayan, ihtiyaç duyan ve duyulan, kadının hayatın bizatihi kendisi olduğunu, kadının hayatın olmazsa olmazı olduğu bilincinde olan ve ona göre davranan erkeklere selâm olsun.











YORUMLAR