ASIL SORU ŞU! BİZ KİME GÜVENECEĞİZ?
Saltık Buğra Bıçak bir yazısında şöyle der;
“Başımıza gelenler ellerimiz yüzünden. Er kişi dönmez zinhar kalü bela sözünden. Şu virane gönlümüzü imar eyle. Sırf münkeri emreden nefsimizi tımar eyle. Gönül hanı yıkılmış yeniden imar eyle.”
Zaman öyle gösteriyor ki ‘İnsanlar birbirini anlamadan bu dünyadan göç edecekler.’ Yılların eskitemediği dostluklar diye bir şey kalmamış. Ne dostluk, ne eş, ne yoldaş, ne gönüldaş ve hatta ne kardeş. Genlerin ileri yaşlarda insanları nasıl değişime uğrattığını görmek şaşırtıcı. Sakın ha sakın benim eşim, kardeşim, çocuğum yapmaz demeyin. Özellikle de ebeveynlerden gelen kötü huylar ileri ki yaşlarda çekim gücüyle aynısını yaptırıyor. Sorun şu ki biz kime güveneceğiz. Ülkemizin en başından, yaşadığımız kente kadar: siyasetçisinden, gazetecisine, işverenden işçisine, komşuya, arkadaşa, kardeşe hep mi sahte maskeyle geziyorlar. Canım cicim dediğin bir bakmışsın ki bela okuyor. Kimse kimsenin bir yere gelmesini istemez halde. Koyun gibiyiz. Yalakalıkda çok iyiyiz.
Yalan kelimesi öyle göreceli ki. Kimileri su içer, yemek yer gibi huy haline getirmiş. Kendisi de inanmaya başlıyor. Samimiyet desen ciddi manada yok denecek kadar az. Başarılıysan hele de bir yerlere gelebildiysen vay haline. Çok eleştiri alır, çok az övülürsün. Gündem ne olursa olsun kafalarda yıkılışı geçen sensin.
Herkes kendini iyi görüyor oysa kimsenin ne yaptığından haberi yok. Sosyal mecralarda, WhatsApp durumlarında ya da sanal alemde herkesin profili çok iyi. Peki bu dışardaki kötüler kim. Demek ki birileri olduğu gibi değil. Bazen de şuna denk geliyorum. Aynı mahalle, sokak ya da köy de farketmez namazlarını kılan, oruçlarını tutan ancak birbiriyle konuşmayan, birbirini kötüleyen insanlar görüyorum. Madem müslümanız bu Yahudiler ahlaklılar kim? Müslümansak buna göre kul, daha iyi olabilmek için gayret göstermekle beraber esas yardım ve başarının Allah’tan geldiğini bilmeli; gönlünü, ümitlerini ve korkularını her daim ona yöneltmelidir.











YORUMLAR