Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Resul ÇETİN

BİR BABANIN FERYADI, ROJİN KABAİŞ

BİR BABANIN FERYADI, ROJİN KABAİŞ

Bu ülkenin gördüğü belki de en can yakıcı dramlardan biri Rojin Kabaiş olayı. Hep birlikte film izler gibi bir babanın yürek yakan feryadını, gözyaşlarını izledik. Ancak aynı zamanda kızı için adalet arayan, onurlu bir babanın inanılmaz mücadelesini izledik. Millet olarak utandık, üzüldük, öfkelendik, babayı anlamaya çalıştık.
Peki ne olmuştu? İntihar denen bir vaka neden ülke gündemine bu kadar oturur? Toplumsal refleks ne zaman ve neden oluştu?
21 yaşında, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü öğrencisi olan Rojin Kabaiş, 27 Eylül 2024’te kaldığı yurttan çıktıktan sonra kendisinden haber alınamadı.
15 Ekim 2024’te, Van Gölü kıyısında (Tuşba ilçesi, Mollakasım Mahallesi) cesedi bulundu.
Ölüm nedeni olarak resmî raporda “suda boğulma” olarak kayıtlara geçti.
Dosyada hâlâ bir gizlilik kararı bulunduğunda ailesi, avukatlar ve baro gibi taraflar süreçle ilgili detaylara ulaşamadıklarını ifade etmektedirler.
Bulunan yeni yeni deliller vücudunda iki farklı erkeğe ait DNA izleri bulunduğu yönünde.
Bir başka teknik raporda, cenazenin bulunduğu yer ile kaybolduğu yer arasında mesafe ve su akıntısı değerlendirilmiş; “akıntıyla başka yere sürüklenebilmesi mümkün” şeklinde bir ifade yer aldı.
Aile ve avukatlar, üniversite yurdu, kampüs güvenliği, yurt çıkışı gibi ihmaller olabileceğini ve “intihar” algısının yaratılmaya çalışıldığını söylemektedirler.
Soruşturma devam ediyor, henüz resmi bir sonuç açıklanmış değil.
Teknik ve adli incelemelerde önemli bulgular var, ancak bunların tamamının kamuoyuyla paylaşılması ya da netleştirilmesi bekleniyor.
Aile ve ilgili kurumlar hatta tüm kamuoyu süreci yakından takip ediyor, ancak şeffaflık konusunda ciddi talepler var.
Adli Tıp raporlarına göre Rojin Kabaiş’in bedeninde iki farklı erkeğe ait DNA tespit edildi (göğüs ve vajina bölgelerinde). Bu bulgu dosyada “cinsel saldırı” şüphesini gündeme getirdi.
Soruşturma çerçevesinde savcılık, Rojin’in not defterindeki ipuçlarından hareketle KKTC’de yaşayan bir kişiyle temasa geçti; dosyanın KKTC’ye uzandığı iddiaları var.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç; soruşturmanın tüm delillerin derinlemesine incelendiği biçiminde açıklama yaptı; buna karşın dosyada gizlilik kararı olduğu ve aile/avukatların bilgiye ulaşmakta zorlandığı bildiriliyor.
Yeni ATK (Adli Tıp) biyolojik ihtisas raporunun dosyaya girmesiyle (Ekim 2025) dosyanın seyrinde önemli bir değişme oldu; baro ve aile yeni raporun detaylandırılmasını istiyor.
Kamuoyunda “intihar/kaza mı yoksa cinayet mi?” sorusu hâlâ tartışmalı; yeni biyolojik bulgular cinayet/tecavüz olasılığını daha güçlü hale getirdiği yorumları var.
Cevap bekleyen bazı sorular var. Şöyle ki;
1.DNA profillerinin kime ait olduğu ve bunların olayla nasıl ilişkilendiği (ilişki, zamanlama, bulaşma ihtimali).
2.Dosyadaki gizlilik kararının gerekçesi ve hangi belgelerin/raporların gizli tutulduğu.
3.Telefon, kamera ve tanık ifadelerinin tam içeriği; üniversite/yurt güvenliğiyle ilgili ihmallerin ayrıntısı.
ATK raporlarında bu DNA örneklerinin göğüs (sternal) bölgesi ve vajina iç bölgesi (intravajinal)’nde bulunduğu açıklandı.
Raporlarda ifade edilenlere göre “Cinsel saldırı, penis veya cisim sokulması suretiyle…” gibi travmatik tesir ve zehirlenme bulgusu yönünden bilimsel kesin tespit yapılamamış.
Ölüm nedeni olarak resmî raporda “suda boğulma” biçiminde değerlendirme yer aldı ama “intihar mı, kaza mı, başkasının etkisiyle mi?” sorusuna tıbben kesin bir cevap verilemediği belirtildi.
Baro ve hukukçular, raporlardaki zamanlama, bilginin açıklanma şekli ve “hangi bölgeden DNA alındığı” gibi hususlardaki eksiklikler sebebiyle sürecin yara aldığı görüşünde.
Dosya erken aşamalarda gizlilik kararıyla kısıtlandı; ön otopsi raporu kamuya açıklanmadı.
Aile, avukat, barolar “telefon/dijital delil incelemesinde gecikme”, “Olay yerliği ve sürüklenme mesafesi hesaplanmaması”, “Yurt–Üniversite güvenliği incelemesinin eksikliği” gibi ihmal iddiaları ortaya koyuyor.
Sivil toplum kuruluşları ve barolar, dosyanın “şüpheli kadın ölümü” olarak yeterince araştırılmadığını, intihar yönlü bir algının yaratıldığını ve bunun bir “kurumsal ihmal zinciri” olduğuna dair değerlendirme yapıyor.
KKTC’de yaşayan bir kişiyle bağlantı iddiası “soruşturmanın uzandığı” şeklinde haberlerde geçiyor; ancak bu konuda doğrulanmış savcılık açıklaması ya da resmi belgeye ulaşamadık.
Dolayısıyla bu başlık “dengeye oturtulmuş bilgi” olarak değil, iddialar ve basın haberleri düzeyinde kalmaktadır.
Dosya kadın hakları örgütleri, barolar ve medya tarafından “kadına yönelik şiddet”, “şüpheli kadın ölümü” vb. bağlamda gündemde yerini bulmaktadır.
“Bulunan DNA profillerinin kimlere ait olduğu açıklansın” talebi, “raporların zamanında sunulmaması” ve “delillerin gizlenmesi”n üzerine yoğunlaşmış durumda.
Soruşturmada ikinci bir savcı görevlendirildiği duyuruldu. Yeni savcı, aile üyelerinin ifadelerini yeniden aldı (anne, baba, kız kardeşler) ve SEGBİS üzerinden ifade süreci yürütüldü. Ailenin, dosyada yürütülen soruşturmanın şeffaf olmadığına dair şikâyetleri var; savcılık süreçlerine ilişkin bilgilendirme yetersizliği gündeme geliyor.

Sosyal medyada bazı isimlerin “şüpheli olabilir” diye anıldığı iddialar hiçbir resmî belgeyle desteklenmemiştir. Şu anda herhangi bir kişi hakkında DNA eşleşmesi yapıldığına veya tutuklama kararı çıktığına dair güvenilir ve doğrulanmış bilgi bulunmamaktadır.
Bu nedenle “DNA kime ait olabilir” sorusuna yanıt vermek ancak spekülasyon olur — bu da hem etik hem hukuken sakıncalıdır.
Adli Tıp Kurumu’nun yeni bir “tam karşılaştırmalı DNA raporu” hazırladığı ve savcılığa sunmasının beklendiği bildiriliyor. Bu rapor, DNA profillerinin hangi kişilerle karşılaştırıldığı ve sonuçların ne olduğu hakkında ilk somut bilgiyi verecek.
Aile, bu sonuçların kamuoyuyla da paylaşılmasını talep ediyor.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER