ÇOK ŞEY KAYBETTİK!
Kim ne derse desin, hayatımızı duygularımız yönetiyor. Ve ifade edemediğimiz, yönlendiremediğimiz her duygu ya bize ya da değerlerimize bir hasar veriyor.
Yaşamın günlük koşturmaları içinde yapılması gerekenlere odaklanırken sevdiklerimizin ve kendimizin neler hissettiğini fark edemez olduk. Hatta nerde ne yapmamız gerektiğini bile bilemez olduk. Tüm bu olasılıkların yanında geçen zaman bizden çok şey aldı almaya da devam ediyor. Hüseyin Özcan bir yazısında ‘aslında biz tümden kaybettik.” Derken tam bunu demek istemişti.
Önce sevdiklerini sevmemeye, sonra duyduklarına inanmamaya başlıyorsun. Şüpheyle yaklaşıyorsun her şeye, paranoyak oluyorsun. Kılı kırk yarıyorsun ama yine de emin olamıyorsun; çünkü güveni kaybettik.
Düğün, dernek yemek vs davetleri dil ucuyla yapılıyor yarım yamalak sanki “gelme” der gibi. Ana baba evladından bezgin, kardeş kardeşe küskün, hısım akraba evvelden kırgın; zorlama ilişkiler, çünkü sadakati ve samimiyeti kaybettik.
Sahi şimdi kimse kimseyi tanımaz, kapısını çalmaz bir yanlışını görse uyarmaz, uyaracak olsa da hoş karşılanmaz oldu; Burdan da anlaşılıyor ki akrabalığı ve komşuluğu kaybettik.
Ne oturuşunu değiştiriyor öğrenci, ne de istifini bozuyor öğretmenini görünce, şimdi ki gereçler ne sigarasını atıyor, ne de yer veriyor büyüğüne, ne başkasını ne de kendi kardeşini kuruyor. Çünkü saygı ve sevgiyi kaybettik.
Bir usul bir adap vardı. Büyük büyüklüğünü, küçük küçüklüğünü bilirdi. Şimdilerde baba çocuğuyla arkadaş oldu, analar kafelere dadandı; çünkü aile düzenini kaybettik.
O heybetli duruşuyla bir orduya sofra hazırlayan, cepheden dönmeyen eşini bekleyen ninelerin kocasını sokağa atan torunları var artık. Adam sabah çıktığı evine akşam giremiyor. Polisten alıyor haberi uzaklaştırma almış; çünkü vefayı kaybettik.
Biz aslında tümden kaybettik. El eli kandırır biz ise kendimizi kandırırız. Aslında ne olduğumuzu yine en iyi biz biliriz. Anlayacağınız ne biz eski biziz, ne de zaman eski zaman; yönümüzü kaybettik…











YORUMLAR