Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Resul ÇETİN

DERİNLEŞEN KUŞAK ÇATIŞMASI

DERİNLEŞEN KUŞAK ÇATIŞMASI

 

Gençler, kendilerinden önceki jenerasyonu beğenmiyor, hatta küçümsüyor, kimi yerde alay bile ediyor.

Toplumda her zaman bir kuşak çatışması olması elbette alışılagelen bir durumdur. Ancak burada sorun kuşakların değer çatışması değil.

Asıl mesele kuşak çatışmasının giderek derinleşmesidir.

Asıl mesele kendilerinden önceki kuşakla alay etmeleri, küçümsemeleri, bunu seviyesiz esprilerine malzeme yapmaları gibi türlü çirkinliklerin içerisine girmeleri.

Peki şimdiki neslin yada kuşağın veya adına ne derseniz deyin; beğenmediği, üstenci ve alaycı yaklaştığı 50’li, 60’lı, 70’li kuşaklar nasıldı? Hangi değerlere değer verir, şimdiki nesilden hangi yönleriyle farklıydılar, neden beğenilmezler, şimdiki kuşakla neden uyum sağlayamaz, neden toplumun bir miktar berisinde durmayı tercih ederler gibi can alıcı soruların yanıtlarını tespit edeceğiz.

Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki yukarıda zikrettiğimiz 50’li, 60’lı, 70’li kuşak için manevi değerler yaşamlarının her alanında ön planda ve belirleyici idi.

Bu kuşaklar anne babalarını huzurevlerine, bakımevlerine terk edip kedi köpek beslemezdi. Bayramlarda ilk yaptıkları ziyaret anne babalarının elini öpmeye baba evine olurdu.

Anneyi eşinden önde tutar, eşini baş tacı yapardı. Babasına karşı esas duruştaki bir asker kadar saygılı, sesini dahi yükseltmeyecek kadar saygılıydı.

Komşusunu ailesi gibi görür, her fırsatta halini hatırını sorar, bir müşkülünde yardıma koşardı. Beraber pikniklere gider, ortak iftar soralarında oruç açarlardı.

Ayıp bilirlerdi, günah bilirlerdi. Ayıpta, sevap da günah da gizli olurdu.

Yediğini içtiğini teşhir etmez, komşusu açken yatmaz, yediğini paylaşırdı. Borç verince ” Eline geçince ödersin. Dert etme. ” derdi.

Terbiye evlattan azizdir der, şimdikiler gibi “Ben görmedim onlar yaşasın. Özgüvenli birey olsun. ” diyerek şımarık, terbiyesiz, büyük küçük bilmeyen ucube evlatlar yetiştirmezlerdi.

Babaların yanında evlatların kucağa alınıp sevmenin ayıp sayıldığı, evladın çok sevildiği, şımarmasın diye  uzaktan sevildiği, ama arkalarında dağ gibi duran babaların olduğu güzel yıllardı.

Öğretmenin karşısında saygıdan iki büklüm olurdu o kuşaklar. Yaşlısı bir kurumda kapıdan içeri girince saygıdan dolayı başındaki fötr şapka veya kasketi çıkarırıp kolunun altında tutardı.

Baba, saygı ve otorite mercii idi.

Babanın karşısına atletle oturulmaz, sakız çiğnenmez, harçlık bile anneden istenirdi.

Evleninceye kadar tüm kadınlar bacı, evlendikten sonra hayatındaki kadınlar eşi, annesi ve kızlarıydı.

Kimsenin karısına, kızına yan gözle bakılmazdı.

Bir mahallelilik kültürü ve aidiyeti vardı.

Mahallede birinin yası olunca radyo, televizyon üç gün açılmaz, evin içinde bile sesli gülünmez, cenaze evine yemek götürme yarışına girilirdi.

Utanır, borcunu hatırlar, veremez üzülür diye alacaklı olduğu komşusuna görünmek ayıp sayılırdı.

Çoğu zor şartlarda yaşadı, şikayet etmedi, harama tevessül etmedi.

Kardeşler bir yorgan altında uyur, tek tabaktan yemek yerdi. Pazar günleri banyo günüydü. Pazar sabahları babanın evde oluşunun sevincine bir de  televizyonda ailece kovboy filmi izleme keyfi de eklenirdi.

Rezidanslar, akıllı evler, villalar yoktu.

Bazen koca bir aile tek odada yaşar, kimse halinden şikayet etmezdi.

Televizyon siyah beyaz, tek kanallı idi. Bir film izlemek için bazen bir hafta, bazen haftalarca beklenirdi.

İnsanlar doyumsuz değil, kanaatkardı. Ailede baba çalışır, tüm aileye bakardı. Para ve ömür bereketliydi. Paraya değil, maneviyata değer verilirdi. Dostluk, arkadaşlık, komşuluk, akrabalık çok önemli ve günümüzde olanlara hiç benzemezdi.

Para kazanma hırsı yoktu. Mahalle baskısı değil, toplumun ahlaki değerleri vardı ve buna sıkı sıkıya bağlılık vardı. İnançlara, farklı kültürlere saygı duyulur, kimseler ötekileştirilmezdi.

Gayrimüslim komşularai ile can ciğer ilişkiler kurulur, şimdilerde eseri kalmayan saygı ve komşuluk zemininde bir yaşam sürdürüldü.

Oyunlarda yağ satılır, bal satılır, adam satılmazdı.

Günümüze dönecek olursak o güzelliklerin kaçını bulabiliyoruz?

O dostluğu, adamlığı, dostluğu, akrabalığı, komşuluğu, o huzuru, o ambiyansı, o havayı…

Hangisini bulabiliyoruz?

Sorarım size hangimiz günümüz yaşantısından, günümüz insanından memnun? İnsanlar en yakınlarına güvenemez hale gelmiş. Koca kalabalıklar içinde kaybolmuş derin yalnızlıklar yaşanmıyor mu?

Aynı binada veya sitede birlikte oturduğumuz komşularımızı tanımıyoruz.

Evin içinde herkesin elinde bir telefon, gerçek dünyanın orta yerinde sanal dünyalarda avuçlarımızın arasından kayıp giden, söz dinlemeyen asi bir nesil yetişiyor.

Şimdi sorarım size; 50’li, 60’lı, 70’li yılların nesli mi, günümüz kuşağı  mı?..

Sizce?..

Saygılarımla…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER