Osman Açıkalın / Özel Haber
Diyarbakır, sonbaharın gelmesiyle birlikte yeni bir hareketliliğe sahne oluyor. Eylül ayının serin rüzgarları, bunaltıcı yaz sıcağını geride bırakırken, şehrin köklü tarihi ve kültürel mirası yerli ve yabancı turistlerin yoğun ilgisiyle karşılaşıyor. Özellikle Sur ilçesi, barındırdığı eşsiz tarihi mekanlarla adeta bir açık hava müzesine dönüşmüş durumda.
SUR’A ZİYARETÇİ AKINI
Sıcaklıkların düşmesiyle birlikte Diyarbakır’a olan ilginin belirgin şekilde arttığı gözlemleniyor. Türkiye’nin dört bir yanından ve dünyanın çeşitli bölgelerinden gelen ziyaretçiler, kentin binlerce yıllık geçmişine tanıklık etmek için birbiriyle yarışıyor. Şehrin kalbi konumundaki Sur ilçesi, bu ziyaretçi akınından en çok payını alan yer oluyor.
TARİHİ MEKANLAR DOLDU
Ulu Cami, Dört Ayaklı Minare, Hasanpaşa Hanı ve Cahit Sıtkı Tarancı Müzesi gibi tarihi yapılar, turist kafileleriyle dolup taşıyor. Rehberler eşliğinde yapılan turlar, ziyaretçilere hem tarihi bilgileri aktarıyor hem de Diyarbakır’ın eşsiz atmosferini hissetme imkanı sunuyor. Kimi turistler, kadim surların üzerinde yürüyerek kentin manzarasını seyrederken, kimileri de tarihi hanlarda yöresel lezzetlerin tadını çıkarıyor.
ESNAF DURUMDAN MEMNUN
Bölge esnafı da bu durumdan oldukça memnun. Turistlerin artmasıyla birlikte hediyelik eşya dükkanları, kafeler ve restoranlar hareketli günler geçiriyor. Özellikle yöresel el sanatları ve bakır işlemeciliği ürünleri turistlerin en çok ilgi gösterdiği eşyalar arasında yer alıyor.
‘DİYARBAKIR TARİH KOKAN BİR ŞEHİR’
Kayseri’den yola çıkarak Diyarbakır’a gezmeye gelen 65 yaşındaki emekli öğretmen Mehmet Çetin, sonbaharın serin rüzgarlarıyla birlikte tarihi Sur ilçesini gezmenin keyfini çıkarıyor. Yıllardır merak ettiği bu kadim şehre ilk kez geldiğini belirten Çetin, Diyarbakır’ın sıcakkanlı insanlarından ve zengin tarihinden çok etkilendiğini söyledi. “Kayseri’de de tarihi dokularımız var ama burası bambaşka,” diyen Mehmet Çetin, Dört Ayaklı Minare’nin önünde durup gökyüzüne bakarak. “Televizyonda görüyorduk hep, ama gelip kendi gözünle görmek çok farklıymış. Sanki her taşın, her sokağın bir hikayesi var. Özellikle Ulu Cami’nin o heybetli duruşu beni çok etkiledi. Yüzyılların birikimini hissettim.”
DİYARBAKIR’IN MİSAFİRPERVERLİĞİ
Gündüzleri tarihi mekanları gezen, akşamları ise Sur sokaklarında dolaşıp yöresel yemeklerin tadına bakan Çetin, Diyarbakır’ın misafirperverliğinden de övgüyle bahsediyor. “Hasanpaşa Hanı’nda sabah kahvaltısı yaptım, esnaf o kadar güler yüzlü ve samimi ki, kendimi hiç yabancı hissetmedim. Herkes bir şeyler ikram etmek, sohbet etmek istiyor. Bu sıcaklık, şehrin tarihi kadar değerli bence.” Emekli bir öğretmen olarak, özellikle Cahit Sıtkı Tarancı Müzesi’nden çok etkilendiğini belirten Mehmet Çetin, “Bu şehrin yetiştirdiği büyük şairleri ve yazarları bilmek çok önemli. Tarihi değerler kadar kültürel birikim de bu şehri eşsiz kılıyor,” diye konuştu.
‘BURASI GÖRÜLMEYE DEĞER’
Sadece tarihi yapıları değil, şehrin genel atmosferini de çok beğendiğini söyleyen Kayserili emekli, Diyarbakır’a gelmek isteyen herkese seslenerek, “Hiç tereddüt etmesinler. Burası gerçekten görülmeye, yaşanmaya değer bir şehir. Tarih severler için adeta bir cennet. Emin olun, bir kez geldikten sonra tekrar gelmek isteyeceksiniz,” diyerek sözlerini noktaladı.
VANLI GENÇ ÇİFTİN GÖZÜNDEN DİYARBAKIR: “BÜYÜLENDİK”
Van’dan Diyarbakır’a gezmeye gelen genç çift Elif ile Emre ise şehrin tarihi atmosferinden oldukça etkilendiklerini vurguladı. Diyarbakır’a ilk kez geldiklerini belirten Elif, “Sosyal medyadan çok görüyorduk ama bu kadar güzel olduğunu tahmin etmiyorduk. Özellikle Sur’un o otantik havası, bizi adeta büyüledi” dedi.
Emre de eşinin sözlerini destekleyerek, “Van da tarihi bir şehir ama Diyarbakır’ın mimarisi ve sokakları çok farklı. Dört Ayaklı Minare’yi ve etrafındaki sokakları gezerken kendimizi tarihte bir yolculuk yapmış gibi hissettik. Her köşede fotoğraf çektik” şeklinde konuştu.
‘DİYARBAKIR’I TAVSİYE EDECEĞİZ’
Çift, tarihi mekanların yanı sıra Diyarbakır’ın yeme-içme kültüründen de çok etkilendiklerini belirtti. Hasanpaşa Hanı’nda yaptıkları kahvaltının unutulmaz olduğunu söyleyen Elif, “O kadar çok çeşit vardı ki, hepsi birbirinden lezzetliydi. Özellikle yöresel peynirlere ve zeytinlere bayıldım” diyor. Diyarbakır’da geçirdikleri zamandan çok keyif aldıklarını belirten genç çift, burayı tekrar ziyaret etmek istediklerini söyledi. Emre, “Van’a döner dönmez tüm arkadaşlarımıza Diyarbakır’ı tavsiye edeceğiz. Kesinlikle görülmeye değer bir şehirmiş” diyerek düşüncelerini paylaştı.
SUR ESNAFI ALİ USTA: “EYLÜL BEREKETİYLE GELDİ”
Diyarbakır’ın tarihi Sur ilçesinde 30 yıldır bakır işlemeciliği yapan Ali Usta, sonbaharın gelmesiyle birlikte işlerinin açıldığını belirtiyor. “Sıcaklar yüzünden yaz aylarında çok fazla turist gelmiyordu. Ama havalar serinlemeye başladı, hemen hareketlilik arttı,” diyor Ali Usta, elindeki bakır tabağa son rötuşları yaparken.
“Eskiden sadece bayramlarda ya da özel günlerde böyle kalabalık olurdu. Şimdi her gün yerli ve yabancı turistlerle dolup taşıyor buralar,” şeklinde konuşan Ali Usta, özellikle Hasanpaşa Hanı ve Ulu Cami çevresindeki esnafın yüzünün güldüğünü ifade ediyor. “Kayseri’den gelen emekli öğretmen, Van’dan gelen genç çift… Herkesin yüzü gülüyor, bu da bize moral oluyor. Gelen turistler sadece bakır değil, yöresel el sanatlarına da ilgi gösteriyor. Bu ilgi, bizim gibi esnaflar için en büyük motivasyon kaynağı.”
‘DİYARBAKIR BİR ŞEHİR DEĞİL, BİR MİRAS’
“Diyarbakır, sadece bir şehir değil, bir miras. Biz de bu mirasın bekçileriyiz,” diyen Ali Usta, turistlerin şehre olan ilgisinin artmasından duyduğu memnuniyeti dile getiriyor. “Misafirlerimize hem ürünlerimizi tanıtıyoruz hem de bu şehrin hikayesini anlatıyoruz. Gelenler mutlu ayrıldıkça, biz de mutlu oluyoruz. Eylül ayı, Diyarbakır’a ve biz esnafa bereket getirdi.”