ESKİ KÖY HATIRALARI
Doğanın içinde dinginliğin, samimiyetin ve sadakatin bir araya geldiği, şehir karmaşasından uzak, doğanın kucağında yaşamak, köyün sakin atmosferinde huzuru bulmak, köy insanın ruhunu rahatlatan, içini dinlendiren; Köyün taşı, toprağı, havası, suyu insana bir başka huzur verir…
Çoğumuzun en güzel hatıralarının geçtiği köylerimizde sabahın alacakaranlığında keskin bir horoz sesi ile uyandığımız çok olmuştur. İlk kalkan her zamanki gibi yaşlı dedelerimiz ile onlara sadakatle hizmette yıllarca kusur etmemiş iyilik abidesi ninelerimiz olurdu. Yere serilen bir örtü üzerine konulan “sini ya da sofra” denilen yekpare seyyar, yer masalarının etrafına hane halkının toplanması ile kahvaltı başlardı. Ana yemeğin, sofranın ortasında bulunan ve “sıhan” denilen bakırdan genişçe bir kapta sunulduğunu köyde yaşayanlarımızın hepsi bilmekte ve hatırlamaktadırlar. Büyük bir iştahla ve olabildiğince sessiz yenilen yemekten sonra sofradan uygun bir şekilde kalkılır ve günlük iş bölümünün yapılmasına kadar beklenilirdi.
Köy evleri aynı zamanda çocukluk ve gençlik yıllarımızın en güzel hatıralarının yaşandığı mekânlar olarak hafızalarımızda silinmez izler bırakmıştır. Ancak ne zaman ki sanayi ve teknoloji gelişmeye ve bu gelişim baş döndürücü şekilde hızlanmaya başladı işte o zaman köylerimizdeki o güzelim evlerimizin yerini şekilsiz ve ruhsuz ”beton evler” almaya başladı.
Eski köy evlerimizin iç mekânlarında istisnalar dışında genellikle tuvaletler bulunmazdı. Bu yapılar evlerin dışında ve hemen yakınında ayrı yapılırdı. Duş alma ihtiyacında olanlar, bu iş için kullanılan evin köhne bir köşesinde ya da ahır bölümünde bakır güğümlerde ısıttığı su ile duşunu alabilirdi.
Eski köy evlerimizin odalarının içerisinde özenle yapılmış bir tahta eni ve boyunda ebatı olan “oda rafları” bulunurdu. Günlük kullanılan ihtiyaç maddeleri; iğne, kibrit, mum, “şişeli lamba”, “fiske lambası” ayna, tarak, makas, çuvaldız, terramisin denilen yara merhemi, babalarımızın tıraş jileti ve makineleri ile varsa kitaplar bu raflarda bulunurdu.
Eski köy evlerimizde genellikle “açık ocak” biçimindeki yerlerde ateşler yakılır ve ısınılırdı. Yemeklerde bu ateş ocağında pişirilirdi. Ekmekler ise genelde tandırda pişirilirdi. ekmek belli bir zaman bekletilip, sıcaklığı giderildikten sonra ihtiyaca göre sofraya taşınırdı.
Yaşanılan zamanın özelliklerine göre köylerdeki ahşap evlerimizde kullandığımız alet ve yararlandığımız mekânlar ile hafızalarımızdan hâlâ silinmeyen güzel hatıralarımızı bu dönemi kısaca anlatarak yaşamış gibi olduk. Ama ne yazık ki o dönemin kültürünü oluşturan ahşap evlerimizi, küçükken kardeşlerimizle saklambaç oynadığımız az ışıklı odalarımızı ve günlük ihtiyaçlarımızın giderilmesini kolaylaştıran araç ve gereçlerimiz bu günlere kadar muhafaza edemedik. Hiç olmazsa o dönemi yaşayan insanlardan istifade etmek ümidiyle.











YORUMLAR