İKİ KÜS KARDEŞİN HİKAYESİ
Değerli okurlar, selam, saygı ve muhabbet ile hepinizi selamlıyor ve hemen bugünkü konumuza geçiyoruz.
Kıssadan hisse, iki küs kardeşin ibret dolu hikâyesinden naçizane payımıza düşeni almaya gayret edeceğiz.
Bir zamanlar bitişik iki çiftlik sahibi iki kardeş varmış. Bu iki kardeş çok iyi anlaşır, kıskanılacak boyutta birbirlerine düşkün ve birbirlerini severlermiş.
Ancak günün birinde aralarında bir anlaşmazlık çıkmış. Arada laf getirip götüren lerin etkisiyle de aralarındaki anlaşmazlık büyümüş, birbirlerine küsmüş, hatta düşman olmuşlar.
Küçük kardeş, iki çiftlik arasındaki bağı koparmak için bir dere yaptırmış. Büyük kardeş buna çok içerlenmiş tabi.
Birgün büyük kardeşin kapısını bir usta çalmış. Kapıyı açan büyük kardeşe:
– Efendim ben marangozum. Ancak elimden her iş gelir. Sizin yaptıracağınız bir iş varsa yapmak isterim, demiş.
Büyük kardeşin aklına bir şey gelmiş.
– Evet, sana göre yaptıracağım bir iş var, deyip çiftliğin arka taraında duran yüzlerce tomruğu gösterip kendi çiftliği ile bitişik çiftlik arasında yüksekliği 3 metre olacak sağlam bir çit yapmasını istemiş. Tabi küçük kardeşi ile olan husumeti de anlatmış.
– Böylece ne kardeşimi ne de çiftliğini görmek zorunda kalmayacağım, demiş.
Usta başını sallayarak ” Tamam efendim ” demiş.
– Ben kasabaya ineceğim, bazı işlerim var. Sana kolay gelsin, diyerek oradan ayrılmış.
Usta büyük bir özveri, çalışkanlık ve ivedilikle çalışmış.
Yılların kurt ustası işini bitirmiş.
Derken büyük kardeş gelmiş. Gördüğü manzara karşısında şaşırmış, nutku tutulmuş. Çünkü ortada çit falan yokmuş. Onun yerine derenin üstüne kurulmuş harika bir köprü varmış.
Daha şaşkınlığını atlatamamıştı ki köprünün üstünde kollarını açmış kendisine doğru gelen küçük kardeşini görmüş.
– Abim, canım abim. Kurban olurum ben sana. Ben iki çiftliği ayırmak ve seninle bağı koparmak için dere yaptırdım. Sen birleştirmek için köprü yaptırdın. Beni utandırdın. Beni mahçup ettin. Beni affet abi. Ben ettim sen etme. Kucaklaşalım, ver elini öpeyim, diyerek abisine sarılmış ve elini öpmüş.
Büyük kardeş, tam o sırada takım çantasını alıp giden ustayı görmüş. Ustaya seslenmiş.
-Usta nereye? Daha sana yaptıracağım işler var, demiş.
Usta:
-Efendim, burada yapacağım iş bitti. Gitmem lazım. Daha yapacağım çok köprüler var, demiş.
İşte böyle değerli okurlar. Eskilerin bir sözü var. Yıkmak kolay, yapmak zor, diye… Mesele gönül yıkmak değil. Mesele gönül yapmak. Muhabbet köprüleri kurmak. Yıkılmayacak sağlam gönül köprüleri…
Tabi buradan elde edeceğimiz bir çıkarımda sılayı rahim konusu. Bugün geldiğimiz noktaya baktığımızda Peygamber Efendimizin buyurduğu kıyametin küçük alametlerinden biri olarak sılayı rahimin ortadan kalkıyor olması.
Günümüzde maalesef millet olarak belki de en güçlü ve en güzel yönlerimizden biri olan aile bağlarımız, aile ilişkilerimiz yok denecek kadar gerilemiş durumda.
Bunun topluma yansıması menfi açıdan ağır oluyor. Zira toplumsal çözülme, değerlerimizden uzaklaşma ilk olarak tam da buradan başladı.
Kardeşlik ve akrabalık ilişkilerimiz ya hiç yok, yada dostlar alışverişte görsün misali tamamen göstermelik.
Bugün akrabasının en az biri yada birkaçı ile küs olmayan, sorun yaşamamış olan hemen hemen yok gibidir.
Bizi içten içe kemiren, millet olarak bizi zayıflatan ve dahi hasletlerimize ters bu marazdan kurtulmalı, özümüze dönmeliyiz diye düşünüyorum.
Size engel koyan sevdiklerinize köprü inşa etmeniz, gönül köprüleri kurmanız dileğiyle…
Esen kalın.
Saygıyla…











YORUMLAR