Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Resul ÇETİN

ÖMÜR DEDİĞİN…

ÖMÜR DEDİĞİN…

 

… Ve birgün evde çok fazla eşya olduğunu fark edeceksin. Dolapta fazla elbise olduğunu, mutfakta çok fazla tabak olduğunu, evde fazla oda olduğunu. Televizyonu izlemesen de açık bıraktığını, sırf sessizliği bastırsın diye.

Özlersin sonra koşuşturmalarını. Günün sana yetmeyişlerini. Evde kalabalıktan şikayet edişini özlersin. Mutfakta biriken kirli tabakları. Evlatların sorumsuz davrandığı o günleri özlersin.

Yetmediğin, yetişemediğin, şikayet ettiğin ne varsa… Özlersin…

Ararsın arefe telaşlarını, bayram sabahları kurulan büyük sofraları.

Sıkıldıkça anana babana gidip dert yandığın o günleri ararsın.

Evin her köşesinde ayrı ayrı hatıralar, ayrı ayrı can yakmalara dönüşür şimdi.

Anlarsın ki vakit daralmıştır artık. Gitti tüm sevdiklerin birer ikişer. Dönülmez ufkun akşamındasın belki.

Aynalar düşman, can yabancı bedene. Şafaklarda kar, dizler hasret mecale. Boşa dövünüp durma, buyhude diz dövmelerin.

Yetmeyen zaman, geçmez oldu. Can bildiklerin el oldu. Meğer ne büyükmüş evin odaları. Gecenin gündüzden çok uzun olduğunu bu yaşta anlarmış insan.

Hayaller küçülür, pişmanlık büyür yorgun yüreğinde.

İşte böyle. Gençlik çok ama çok güzeldir. Cenab-ı Allah’ın kullarına verdiği en büyük nimetlerinden biri belki de. Ancak her ne hikmetse kıymetli bilinmez. Değeri anlaşılmaz. Hoyratça kullanılır zaman. Kavak yelleri eser başta.

Genç iken enerji, güç, kuvvet, umut, neşe yerini geçmişe duyulan özlem, umutsuzluk, takatsizlik, karamsarlık, pişmanlıklara bırakır.

Güzeldir aslında her yaş. Yaşamasını bilene nimettir ayrı ayrı her yaş.

Ancak gençlik bir başka güzel, bir başka lezzet. Sağlık, umut, zaman, bitmeyen iyimserlik, neşe, bilgi, güç kuvvet kısaca güzelden, güzellikten yana herşey senden yana. Beden güzelliğinin zirve yaptığı güzelim yıllar. Aynalarla dostluk cabası. Bedensel güzelliğin, sağlığın zirvesi. Daha ne olsun?

Her ne kadar yaşlılık belini büküyorsa da muazzam bir tecrübe, geniş bir ufuk, birikmiş bilgi ve donanım vardır. Toplumsal bir saygı, hazır bir ön kabul vardır.

Azalan sorumluluklar, bitmiş işler, birşeyleri başarmanın verdiği bir rehavet vardır.

Etrafında, kucağında yumurcak torunlar. Torunları sevmenin tarifsiz hazzı.

Orta yaşlar bir başka güzel. Biriken tecrübeler, genişleyen ufuk. Azalan hatalar. Bir bir gerçekleşen hedefler. Büyüyen çocuklar, iş hayatında çıkılan basamaklar.

Ortada koca koca eserlerin vardır. Öğretmen isen yetiştirdiğin pırlanta öğrencilerin, doktor isen iyileştirdiğin hastalar, hukukçu isen topluma dağıttığın adâlet, mühendis isen eserlerin, şair, yazar isen kitapların, polis isen toplum için sağladığın asayiş, en güzeli de iyi bir anne baba isen kendin gibi güzel evlatların vardır, arkanda sana dua ettirecek. Bunların hiçbiri yok gençlikte.

Velhasılı kelâm her yaşın kendine has güzellikleri vardır. Tabi yaşamasını, tadını çıkarmasını bilene. Aslında hangi yaşta olursak olalım mutlu olmanın tüm sırrı “Anı yaşayabilmek” te. Bulunduğunuz anın tadını çıkarmaktır önemli olan. Ne gelecek kaygısı, ne geçmişin pişmanlıkları bunu yaşamaya engel olmamalı.

Anı yaşamak, kişinin geçmişte olanlara takılıp kalmadan ya da gelecekte olacakları sürekli düşünmeden, şu anda ne yapıyorsa ona odaklanarak ve o anı bilinçli bir şekilde fark ederek yaşamasıdır. Bu, farkındalık  olarak da adlandırılır.

Örneğin; bir fincan kahve içerken sadece kahvenin tadını, kokusunu ve sıcaklığını hissetmek, o sırada telefona bakmamak ya da başka düşüncelere dalmamak anı yaşamaktır. Ya da sevdiklerinle yürüyüş yaparken, sohbetin keyfini çıkarıp etrafındaki kuş seslerini, rüzgârı, doğayı fark etmek yine anı yaşamaya bir örnektir.

Anı yaşayan bir insan, yaşamın küçük detaylarını fark eder, zihinsel olarak daha huzurlu olur ve hayatı daha dolu dolu hisseder.

Ve en önemlisi vatana, millete, insana, insanlığa, anaya, babaya, aileye, komşuya, eşe dosta, düşküne, ihtiyaç sahibine; insana, hayvana ve dahi nebatata her kim varsa, her cana nefes, her düşene uzanan el olmaktır.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER