Osman Açıkalın
Diyarbakır, tarihi ve kültürel zenginlikleriyle yerli turistlerin kış aylarında da gözde mekanları arasında yer almaya devam ediyor. Hafta sonlarını değerlendirmek isteyen birçok kişi, bu tarihi kenti ziyaret ederek hem dinlenmek hem de farklı kültürleri tanıma fırsatı buluyor. Şehrin tarihi dokusunu keşfetmek isteyen turistler, tur firmalarının deneyimli rehberleri eşliğinde unutulmaz bir deneyim yaşıyor. Diyarbakır’ın simgesi haline gelen tarihi surlar, Ulu Cami, Hasan Paşa Hanı gibi birçok önemli yapı, ziyaretçilere geçmişin izlerini sunuyor.
Kentin kozmopolit yapısı
İslam aleminin beşinci haremi olarak kabul edilen Ulu Cami, ziyaretçilerin en çok ilgi gösterdiği mekanlardan biri. Camiyi gezen turistler, burada huzurlu ve manevi bir atmosferde bulunmanın keyfini çıkarıyor. Rehberlerin cami hakkında verdiği detaylı bilgiler, ziyaretçilerin tarihi ve kültürel açıdan daha bilinçli olmalarını sağlıyor. Diyarbakır’ın tarihi ve doğal güzellikleri, yerli turistlerin yanı sıra yabancı turistlerin de ilgisini çekiyor. Şehir, farklı kültürlerin bir araya geldiği kozmopolit yapısıyla da öne çıkıyor. Yerel lezzetlerin tadına bakmak, el sanatlarını görmek ve tarihi çarşıları gezmek, Diyarbakır ziyaretinin diğer önemli etkinlikleri arasında yer alıyor.
Tanıtım çalışmaları sürüyor
Kış aylarında Diyarbakır’ı ziyaret etmek isteyenler için, şehirde konaklama ve ulaşım imkanları oldukça gelişmiş durumda. Özellikle tarihi konaklarda konaklamak isteyenler için birçok alternatif bulunuyor. Şehirde, turizm potansiyelinin daha da arttırılması için bir çok kurum tarafından çeşitli çalışmalar yürütülüyor. Tarihi yapıların restorasyonu, yeni turizm rotalarının oluşturulması ve tanıtım faaliyetleri, bu çalışmaların başında geliyor.
‘Diyarbakır, beni adeta büyüledi’
Konya’dan Diyarbakır’a gezmek için gelen Hülya Çimen, “Konya’dan gelmiş bulunmaktayım. Diyarbakır, beni adeta büyüledi! Tarihi surlar, Ulu Cami, taş evler… Her köşe birer tarih kitabı gibi. Özellikle Ulu Cami’ndeki huzur ve manevi atmosfer beni çok etkiledi. Rehberimiz sayesinde şehrin geçmişi hakkında çok şey öğrendim. Konya’nın mistik havası varken, Diyarbakır’ın tarihi derinliği beni kendine çekti. İki şehir de farklı güzelliklere sahip olsa da, ortak noktaları olan kültür zenginlikleri beni çok heyecanlandırdı. Diyarbakır mutfağı beni kendine hayran bıraktı! Özellikle ciğer kebabı, kadayıf ve diğer yerel ürünler… Damak tadıma çok uydu. Konya’da da lezzetli yemekler yiyebilirim ama Diyarbakır’ın kendine özgü tatları beni çok mutlu etti. Yerel pazarlarda dolaşmak ve yöresel ürünleri tatmak ayrı bir keyif oldu” dedi.
‘Burası fotoğrafçılık için adeta bir cennet!’
Tam bir doğa tutkunu olduğunu ifade eden Çimen, “Konya’nın ovaları ve tarlaları güzel olsa da, Diyarbakır’ın tarihi dokusu içindeki yeşillikler beni çok şaşırttı. Özellikle Dicle ve tarihi hevsel bahçesi beni çok etkiledi. Konya’da daha çok tarihi yerleri ziyaret etmeyi severim ama burada hem tarihi hem de doğal güzellikleri bir arada bulabilmek çok güzel. Diyarbakır’ın doğası, şehrin stresinden uzaklaşmak isteyenler için harika bir alternatif. Diyarbakır aynı zamanda fotoğrafçılık için de adeta bir cennet! Tarihi binalar, dar sokaklar, renkli pazarlar… Her köşe başı farklı bir kare sunuyor. Konya’da da güzel fotoğraf kareleri yakalayabilirim ama Diyarbakır’ın tarihi dokusu, fotoğraflarımın daha da anlamlı olmasını sağladı. Özellikle Ulu Cami’nin iç mekanı ve taş evlerin detayları beni çok etkiledi. Diyarbakır’dan çok güzel fotoğraflarla döneceğim” diye konuştu.
‘Ulu Cami beni derinden etkiledi’
Diyarbakır’a Balıkesir’den gelen Batuhan Demir ise “Balıkesir’in sakinliğinden Diyarbakır’ın coşkusuna doğru bir yolculuk yaptım. Açıkçası, bu kadar farklı bir kültüre ve tarihe sahip bir şehirle karşılaşacağımı beklemiyordum. Balıkesir’de deniz ve doğa beni rahatlatırken, Diyarbakır’da tarih ve kültür beni büyüledi. Özellikle Ulu Cami’nin huzurlu atmosferi ve tarihi surların görkemi beni derinden etkiledi. Diyarbakır mutfağı da ayrı bir lezzet şöleni sunuyor. Yerel pazarlarda dolaşırken, hem damak tadım hem de gözlerim ziyafet çekti. Balıkesir’in zeytinyağlı yemeklerinden sonra Diyarbakır’ın acılı ve baharatlı lezzetleri damaklarımda farklı bir tat bıraktı. Şehirdeki sıcakkanlı insanlar da ayrı bir güzellik kattı bu yolculuğuma. Burası cennetten bir köşe gibi. Mutlaka herkesin gelip görmesi gereken bir yer. Bu anlamda Diyarbakır’ı görmeyenleri buraya davet ediyorum. Önümüzdeki yıllarda tekrar gelmek üzere Diyarbakır’a veda ediyorum” ifadelerini kullandı.
‘Adeta bir zaman yolculuğuna çıktım’
Diyarbakır’a hayran kalan Sivaslı emekli öğretmen Meryem Kayal da şunları söyledi; “Sivas’ın sakin ve huzurlu havasından sonra Diyarbakır’ın canlı ve tarihi atmosferine adım atmak benim için unutulmaz bir deneyim oldu. Bir öğretmen olarak, farklı kültürleri tanımaya her zaman meraklıydım. Diyarbakır, bu merakımı fazlasıyla tatmin etti. Özellikle Ulu Cami’nin mimarisi ve içindeki huzur beni çok etkiledi. Sanki yüzyılların hikayelerini fısıldıyordu duvarları. Tarihi surlar üzerinde yürürken, geçmişin izlerini taşıyan taşların üzerinde adeta bir zaman yolculuğuna çıktım.
‘Buradaki lezzetler beni mest etti’
Diyarbakır mutfağı da beni çok şaşırttı. Sivas’ın yöresel yemeklerine alışkın biri olarak, buradaki lezzetlerin zenginliği beni mest etti. Şehir merkezindeki Sur içi denenen bölgedeki ürün çeşitliliği beni benden aldı. Burada dolaşırken, hem alışveriş yaptım hem de yöre halkıyla sohbet etme fırsatı buldum. Hepsi o kadar sıcak ve samimiydi ki kendimi evimde gibi hissettim. Diyarbakır’ın tarihi ve kültürel zenginlikleri beni derinden etkiledi. Diyarbakır, sadece tarihi ve kültürel bir miras değil, aynı zamanda farklılıkların bir arada yaşandığı güzel bir şehir. Buraya geldiğim için çok mutluyum ve bir dahaki sefere yakınlarımla birlikte gelmeyi planlıyorum” şeklinde konuştu.
‘Diyarbakır zamanda yaşayan bir müze gibi’
Yerli turist kafilesine Diyarbakır’ı anlatan genç rehber Süleyman Babat da şunları kaydetti;
“Bu tarihi ve kültürel zenginlikleriyle dolu şehri tanıtmak benim için büyük bir onur. Yıllarca burayı gezdiren biri olarak, her seferinde yeni bir keşif yapıyorum. Diyarbakır, sadece bir şehir değil, aynı zamanda yaşayan bir müze gibidir. Ulu Cami’nin huzurlu atmosferinden, tarihi surların ihtişamına kadar her köşesi bir hikaye barındırıyor. Taş evlerin dar sokaklarında yürürken, geçmişin izlerini taşıyan taşların üzerinde adeta bir zaman yolculuğuna çıkıyoruz. Diyarbakır mutfağı da bir başka güzelliği. Ciğer Kebabının eşsiz lezzetinden, burma kadayıfın tatlı hamuruna kadar damakları şenlendiren birçok seçenek var. Farklı kültürlerin bir arada yaşadığı bu şehirde, hoşgörü ve kardeşliğin ne demek olduğunu en güzel şekilde görüyoruz. Yerel halkın sıcakkanlılığı ve misafirperverliği, burayı daha da özel kılıyor. Diyarbakır’ı gezmek, sadece tarihi yapıları görmek değil, aynı zamanda farklı bir yaşam tarzını deneyimlemektir.”
Şehir her geçen gün güzelleşiyor
Sonuç olarak, Diyarbakır, tarihi ve kültürel zenginlikleriyle yerli turistlerin kış aylarında da vazgeçilmez rotalarından biri haline geldi. Şehir, ziyaretçilerine unutulmaz bir deneyim yaşatmak için her geçen gün daha da güzelleşiyor.