TRUMP’IN AKIL ALMAZ DAVRANIŞLARI
20 Ocak 2025’ten bu yana Amerika Birleşik Devletleri’nin 47. başkanı olarak görev yapan Cumhuriyetçi Donald Trump’ın, yakın siyasi tarihin en tutarsız, en az güvenilir siyasetçilerinden biri olduğu iddia edilmektedir.
Hatta öyle dengesiz, tutarsız ve ruhsal çıkmazları var ki, dünyayı her an büyük bir felakete sürükleyeceğini iddia edenlerin olduğu bile söyleniyor.
Uzman psikologlar, psikiyatristler, siyaset bilimciler, tarihçiler de böyle düşünmekte hatta daha karamsar bir tablo çizmektedirler.
27 psikiyatrist ve ruh sağlığı uzmanının 2017 yılında yazdığı “The Dangerous Case of Donald Trump” isimli kitapta Trump’ın davranışlarının “toplum için potansiyel bir tehlike” olarak değerlendirmişlerdir.
Bu kitapta Trump’ın aşırı özgüven, eleştiriye tahammülsüzlük, kendine hayranlık gibi Narsist kişilik özellikler taşıdığı ifade edilmektedir.
Yine aynı kitapta uzmanlar Trump’ın, kendini her şeyin merkezinde görme gibi megaloman özellikleri olduğu; empati eksikliği, yalan söyleme eğilimi, kurallara uymama gibi antisosyal eğilimler gösterdiği tespitlerine yer vermiştir.
Amerika Birleşik Devletleri’nde birçok psikiyatrist, Trump’ın karar verme süreçlerinin rasyonel ve dengeli olmadığı, impulsif (ani ve düşüncesiz) kararlar aldığı görüşünde olduğunu da belirtelim.
Tabi Donald Trump’ın tehlikeli ve tutarsız davranışlar sergilediği tezini savunanlar yalnızca psikolog ve psikiyatristlerle sınırlı değil. Siyaset bilimciler de en az onlar kadar Trump’ı eleştirmektedirler.
Siyaset bilimcilere göre Donald Trump’ı, klasik sağ ya da muhafazakâr liderden çok, popülist bir figür olarak tanımlamak daha doğru bir yaklaşım olacaktır.
“Halk” ile “elitler” arasında bir savaş varmış gibi gösterir; kendisini halkın gerçek temsilcisi olarak sunar. Oysa gerçek hiç de öyle değildir.
Jan-Werner Müller gibi popülizm uzmanları, Trump’ı “demokratik kurumları zayıflatma eğiliminde olan” bir lider olarak tanımlamaktadır.
Trump’ın medya, yargı, seçim sonuçları gibi kurumlara güveni sarsıcı açıklamaları, otoriter liderlik davranışlarıyla bire bir bağdaştırılır.
Yine 6 Ocak 2021’deki Kongre baskını sonrası, “demokrasiyi tehdit eden bir lider” olarak eleştirilmiştir.
Donald Trump’ın ciddi bir yalan söyleme alışkanlığı vardır. Zira Washington Post’un veri tabanına göre Trump, başkanlığı süresince 30 binden fazla yanlış veya yanıltıcı iddiada bulunmuştur.
Bu durum, demokratik siyasette “gerçek sonrası (post-truth)” dönemin simgesi olarak görülmüştür.
Tarihçiler, Trump’ı ABD tarihindeki “en alışılmadık” başkanlardan biri olarak niteler.
George Washington’dan bu yana gelen kurumsal teamülleri sık sık çiğnemesiyle dikkat çeker.
ABD’li tarihçilerin büyük çoğunluğu, Trump’ı ABD tarihinin en kötü başkanlarından biri olarak kabul etmektedirler.
Uzmanlar, Trump’ın çoğu kararında veriye dayalı düşünmek yerine, duygusal ve sezgisel tepkiler verdiğini söyler.
Diplomatik ilişkilerde kişisel kin veya övgüye dayalı inişli çıkışlı ilişkiler; bilimsel raporları hiçe sayarak ekonomik çıkarları öncelemesi (örneğin iklim değişikliği politikaları) buna örnek olarak gösterilebilir.
Ukrayna-Rusya Savaşı, İsrail’in Gazze Soykırımı, Çin ile Gümrük Vergisi, İsrail-İran Savaşı’nda takındığı tavırlar, Elon Musk ile ipleri koparması, bir gün övdüğü birini ertesi gün yerin dibine sokması tüm bu tespitlerin adeta ispatı gibi.
Ronald Trump, dün savunduğu bir görüşü, ertesi gün açıkça reddedebilir. Aynı konuda bir gün bir ülkeyi övüp, ertesi gün aynı ülkeyi tehdit edebilir.
Bilimsel verilerle çelişen açıklamalar yapabilir (örneğin COVID-19 döneminde çamaşır suyu önerisi).
Trump, aşırı benmerkezci ve kendine hayran bir duruş sergileyen bir karakter. Eleştiriye karşı aşırı tepki vermektedir. Yalnızca kazanmayı önemseyen bir kişilik yapısı var. Empati eksikliği ve saldırgan dile sahip bir kişidir Trump.
Eğer öyleyse Allah tüm insanlığın yardımcısı olsun. Ne diyelim?!..











YORUMLAR