ÜZÜLEREK YAZIYORUM…

ÜZÜLEREK YAZIYORUM…

Rivayete göre, Ebu’d-Derda ile Resulullah (a.s.m) arasında şöyle bir konuşma geçer:

– Ebu’d-Derda: Yâ Resulallah! Mümin hırsızlık yapar mı?

– Resulullah (a.s.m): Evet, bazen olabilir.

– Ebu’d-Derda: Peki, mümin zina edebilir mi?

– Resulullah (a.s.m): Ebu’d-Derda hoşlanmazsa da “Evet!”.

– Ebu’d-Derda: Peki, mümin yalan söyler mi?

– Resulullah (a.s.m): “Yalanı ancak iman etmeyen, kalbi tatmin olmayan kimse uydurur.” Buyurmuştur.

Bir başka hadisi şerifte de rivayet edildiğine göre; “kişi yalan söyleye söyleye yalancıların safına düşer ve cehennemlik olur.” Yalan söyleyen bir kere alışır ve sonra bütün doğrularına yanlış yoldan ulaşmaya çalışır.

Dürüstlük içinde varlığını sürdürmeye çalışanlar var. Ancak hikayenin sonunda; onları iki yüzlülerin safında görünce artık şaşırmıyorum. Ne hikmetse yalan içinde yapay bir hayat yaşıyoruz. Doğal gıdalar bittiği gibi doğal insanlarda bitmiş durumda. Zaten yapay zeka da tam da bu yüzden çıktı. Hatta yapay zeka, birçok insanın yapamadığını, içinde gizlediği düşünceleri bile açık ve doğru bir şekilde konuşuyor. İnsanlar kendi içindeki düşünceleri değilde yapmacık olanı söylüyor. Bu yüzden hiç bir muhabbet samimi gelmiyor ya da sarmıyor. Unutmamak gerekir ki, insanların karakterini şekillendiren ahlakî değerlerdir, bu da doğruluk, güvenirlilik gibi soyut kavramlardan oluşur.

Sevgililer, samimiyetler, sadakatler, komşuluklar, arkadaşlıklar, evlilikler, babalık-annelik, evlatlık… alıcılar, satıcılar hepsi yalan. Oysa insan olmanın temeli dürüstlüktür. Allah 124 bin peygamberi insanlara, dürüstlüğü öğretsin diye gönderdi. Tüm bunlarla beraber yüce Allah; insanlar dürüst olsunlar diye 4 tane de kitap gönderdi. Ancak çağımız tam bir yalan dolan çağı olmuş durumdadır.

Öyle zannediyorum ki tüm dinlerin en sevmediği davranışlardan bir tanesi de yalan söylenilmesi, yalan konuşulması ve yalan hareketlerin yapılmasıdır. Bir gün yalan söylemek zorunda kalırsanız bilin ki sizde, doğruya yanlış yoldan ulaşıyorsunuzdur.